Antalya otele gelen bayan izmir gecelik bayan arkadaş pet shop Kayseri saatlik bayan

ctwpaa.org

Adana escort grup Alanya escort grup Anadolu yakası escort grup Ankara escort grup Antalya escort grup Ataköy escort grup Avcılar escort grup Avrupa yakası escort grup Bahçelievler escort grup Bahçeşehir escort grup Bakırköy escort grup Başiktaş escort grup Beylikdüzü escort grup Bodrum escort grup Bursa escort grup Denizli escort grup Diyarbakır escort grup Esenyurt escort grup Eskişehir escort grup Etiler escort grup Fatih escort grup Gazinatep escort grup Halkalı escort grup İstanbul escort grup İzmir escort grup İzmit escort grup Kadıköy escort grup Kayseri escort grup Kocaeli escort grup Konya escort grup Kurtköy escort grup Kuşadası escort grup Malatya escort grup Maltepe escort grup Mecidiyeköy escort grup Mersin escort grup Nişantaşı escort grup Pendik escort grup Muratpaşa escort grup Şirinevler escort grup Şişli escort grup Taksim escort grup, Ümraniye escort grup

Duran Bulut
Köşe Yazarı
Duran Bulut
 

Olam Bir Yareli Bülbül

    Tolstoy’un “insan ne ile yaşar” sorusuna bulduğu cevap “sevgi” idi, insan sevgi ile yaşıyordu. Bilim insanlarının birinci dünya savaşında kimsesiz kalan çocuklar üzerinde yapmış olduğu bir çalışmada aynı sonucu veriyordu. Hiçbir bakımı eksik edilmeyen, hatta ebeveynli çocuklardan bile daha iyi imkanlar içerisinde büyütülmeye çalışılan bebeklerin, büyük çoğunluğu hayatını kaybetmişti. Yani Tolstoy haklıydı.     Ferhat, dağları sevdiği uğruna deliyor. Mecnun, çöllere sevdiceği uğruna düşüyordu. Halk edebiyatının sevda elinden iflah olmaz aşıkları, diyar diyar dolaşıp, sazları eşliğinde yüreklerindeki yangını cümle aleme feryat figan söylüyorlardı. Ercişli Emrah “tutuyordu yârinin elinden çıkıyordu dağlara, oluyordu bir yaralı bülbül, iniyordu bağlara”. Karacaoğlan’ın ciğeri dilberlerin elinden deliniyordu.      Hallacı Mansur, Mevlâna, Yunus Emre, Gülşehri ve daha niceleri fena fillaha ulaşmak, Tanrı sevgisi ile yok olmak istiyordu. Sevgi için var olmak, sevgi içinde yok olmak her şey sevmek ve sevilmek uğrunaydı.     Ruhun temel gıdası sevmek olmalıydı. Müzik ise bu gıdayı tatlandıran bir baharat, Sevginizin üzerine biraz arabesk döktüğünüzde acılar içinde seviyordunuz:” sevmek, gönlün ilacı; sevmek, Tanrı’nın lütfu, sevmek ahhh sevmek”.  Pop şarkılar eşliğinde sevenler, güle oynaya seviyorlardı: “saçındaki toka ola idim, belindeki kemer ola idim, nefesin olup içine dola idim”. Halk müziği eşliğinde ise derin duygulara gark oluyordu gönüller: “sevdanın yükü bana var lele var, çekemem bir başıma, selvide boylum sar beni…”     Şairler, şiirler; ozanlar, türküler; yazarlar, romanlar; yönetmenler, filmler kısacası hayatımızdaki pek çok şeyi anlamlı kılan işlerin, feyzini sevmekten alıyor olması, insanın sevgi ile yaşadığının en güzel kanıtıdır. En büyük motivasyon, sevmektir.     Beşer olarak sevgiye olan ihtiyacımız çok büyük. Ama insanlık tarihinin son 3500 yıllık süresi içerisinde sadece 230 yıllık bir zamanı barış içerisinde geçmiş. Sonraki kuşakların bilmesi gereken en önemli şey sevebilmek olmalı. Öteki beriki demeden, sadece insan olduğu için bir insanı sevebilmek tüm insanlık olarak en elzem ihtiyacımız.” Bir insanı sevmekle başlıyordur her şey…” Sevgiyle kalın.
Ekleme Tarihi: 04 Ocak 2023 - Çarşamba

Olam Bir Yareli Bülbül

    Tolstoy’un “insan ne ile yaşar” sorusuna bulduğu cevap “sevgi” idi, insan sevgi ile yaşıyordu. Bilim insanlarının birinci dünya savaşında kimsesiz kalan çocuklar üzerinde yapmış olduğu bir çalışmada aynı sonucu veriyordu. Hiçbir bakımı eksik edilmeyen, hatta ebeveynli çocuklardan bile daha iyi imkanlar içerisinde büyütülmeye çalışılan bebeklerin, büyük çoğunluğu hayatını kaybetmişti. Yani Tolstoy haklıydı.

    Ferhat, dağları sevdiği uğruna deliyor. Mecnun, çöllere sevdiceği uğruna düşüyordu. Halk edebiyatının sevda elinden iflah olmaz aşıkları, diyar diyar dolaşıp, sazları eşliğinde yüreklerindeki yangını cümle aleme feryat figan söylüyorlardı. Ercişli Emrah “tutuyordu yârinin elinden çıkıyordu dağlara, oluyordu bir yaralı bülbül, iniyordu bağlara”. Karacaoğlan’ın ciğeri dilberlerin elinden deliniyordu.

     Hallacı Mansur, Mevlâna, Yunus Emre, Gülşehri ve daha niceleri fena fillaha ulaşmak, Tanrı sevgisi ile yok olmak istiyordu. Sevgi için var olmak, sevgi içinde yok olmak her şey sevmek ve sevilmek uğrunaydı.

    Ruhun temel gıdası sevmek olmalıydı. Müzik ise bu gıdayı tatlandıran bir baharat, Sevginizin üzerine biraz arabesk döktüğünüzde acılar içinde seviyordunuz:” sevmek, gönlün ilacı; sevmek, Tanrı’nın lütfu, sevmek ahhh sevmek”.  Pop şarkılar eşliğinde sevenler, güle oynaya seviyorlardı: “saçındaki toka ola idim, belindeki kemer ola idim, nefesin olup içine dola idim”. Halk müziği eşliğinde ise derin duygulara gark oluyordu gönüller: “sevdanın yükü bana var lele var, çekemem bir başıma, selvide boylum sar beni…”

    Şairler, şiirler; ozanlar, türküler; yazarlar, romanlar; yönetmenler, filmler kısacası hayatımızdaki pek çok şeyi anlamlı kılan işlerin, feyzini sevmekten alıyor olması, insanın sevgi ile yaşadığının en güzel kanıtıdır. En büyük motivasyon, sevmektir.

    Beşer olarak sevgiye olan ihtiyacımız çok büyük. Ama insanlık tarihinin son 3500 yıllık süresi içerisinde sadece 230 yıllık bir zamanı barış içerisinde geçmiş. Sonraki kuşakların bilmesi gereken en önemli şey sevebilmek olmalı. Öteki beriki demeden, sadece insan olduğu için bir insanı sevebilmek tüm insanlık olarak en elzem ihtiyacımız.” Bir insanı sevmekle başlıyordur her şey…”

Sevgiyle kalın.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habermeclisi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.