“Türkiye, enflasyonla mücadeleye dönmek zorunda”
“Türkiye, enflasyonla mücadeleye dönmek zorunda”
Türkiye ve dünya ekonomisinin değerlendirildiği Mersin Ekonomi Zirvesi’nde Türkiye’nin mutlaka enflasyonla mücadeleye dönme zorunluluğu olduğu vurgulandı. Bunun için başta sıkı para politikaları olmak üzere bir takım reformlar yapılması gerektiğini kaydeden uzmanlar iş dünyasına, “Ekonomide yavaşlama ve daralmanın olacağı bir süreç yaşanacak. Bu dönemleri düşünerek nasıl ayakta kalırım, nakit akışımı nasıl ayarlarım, dışa nasıl açılırım, ihracatta nasıl güçlü olurum diye bugünden plan yapın” tavsiyesinde bulundu.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ev sahipliği, İnfo Yatırımın katkılarıyla Mersin Ekonomi Zirvesi düzenlendi. İnfo Yatırım Kurumsal İletişim Direktörü Mine Uzun moderatörlüğündeki Zirvenin konuşmacıları İnfo Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Mert Yılmaz, Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, İstanbul Topkapı Üniversitesi Rektörü Emre Alkin, Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ile İnfo Yatırım Araştırma Uzmanı Yunus Şahin oldu. MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, Meclis Başkanı Hamit İzol, Yönetim Kurulu ve Meclis Üyelerinin yanı sıra Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in de katıldığı toplantıda Türkiye ve dünya ekonomisindeki gelişmeler değerlendirildi.
Kızıltan: “Türkiye’de yatırım algısı değişmeli”
Zirvenin açılışında konuşan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, Türkiye’de yatırım denildiği zaman insanların dolara, dövize, bonoya yönlendirilip paradan para kazanmaya teşvik edilmeye başladığını söyledi. Artık üretimin ön plana çıkarılması gerektiğini belirten Kızıltan, “Bugün kutu üretseniz ihraç edebiliyorsunuz. Sanayi tesisi olan firmalar gerçekten büyük paralar kazanmaya başladı. Yatırım denildiğinde yeniden üretim algısı oluşturulmalı” dedi. Artık ekonominin mottosunun değişmesi, ekonominin sadece parası olanların parasını artırmak için kurgulanmasından vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan Kızıltan, “Temel sıkıntı da bu. Refahın halkın geneline yayılması sağlanmalı” değerlendirmesini yaptı. Türkiye’nin ne beklediği sorusuna da yanıt veren Kızıltan, “Ekonomide istikrarın yakalanması, planlama, adil gelir dağılımı, hukukun üstünlüğüne dayanan, üretimin birinci gündem olduğu bir sistemi gerektiriyor. Yatırımların planlanmasında yerel dinamiklerin tüm sürçlerin içine dahil olduğu bir planlama sistemi istiyor. Türkiye yeni ekonomi sanayi havzaları kurulmasını bekliyor. Tüm kaynakların Marmara ve İstanbul’a sıkıştırılmamasını istiyor. Kısacası Türkiye, aklın egemen olduğu çok sesliliğe değer verilen ve her eleştirinin siyaset yapılıyor olarak algılanmadığı bir ortam istiyor” dedi.
Aslanoğlu: “Dünya bankaları ciddi sıkılaşma önlemlerine gidiyor”
Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu konuşmasına dünya ekonomisini değerlendirdi. Dünya ekonomisi büyüme hızında yavaşlama olduğunu kaydeden Aslanoğlu, bu yılki büyüme tahminlerinin yüzde 3’e gerilediğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Dünyada ciddi bir enflasyon artışı var. Bu artış son 40 yılın zirvesi olarak gösteriliyor. Dünyadaki merkez bankaları da büyümeyle ilgili sorun görüyor. Amerikan Merkez Bankası FED’in büyüme kaygısı daha az ama enflasyonla ilgili kaygı orada da yüksek. Yüzde 2’de tutulmaya çalışılan enflasyon yüzde 8-9’lara gitti. Bu nedenle başta FED olmak üzere dünyadaki merkez bankaları ciddi sıkılaşma önlemlerine başladı.”
Sıkılaşmanın önümüzdeki sürece etkilerini de yorumlayan Aslanoğlu, mevcut durumda dolar endeksinin güçlendiğini, bu durumun önümüzdeki 6 – 9 ay içinde de ara ara terse dönse de Euro/Dolar paritesinde dolar lehine güçlenmenin devam edeceğini söyleyen Aslanoğlu, “İhracatımız Euro, ithalatımız Dolar olunca dış dengemiz için olumsuz bir yansıma olabilir” değerlendirmesini yaptı.
“Gelecek yıl çok daha ciddi bir daralma var”
Bu yıl dünyada büyük bir yavaşlama beklemediğini, benzer şekilde devam edileceğini belirten Aslanoğlu, gelecek yıl çok daha büyük bir daralma ihtimali gördüğünü söyledi. FED’in adımlarının etkisinin yılın son çeyreğinde görüleceğini ifade eden Aslanoğlu, “Dünyanın üç büyük ekonomisi yavaşlama sinyali veriyor. Gelecek yıl bizim için de ihracatta yavaşlama anlamına geliyor” dedi. Dünyanın iyi okunması gerektiğine de değinen Aslanoğlu, “Büyük bir iklim krizi içindeyiz. Üretim ve tüketim alışkanlıkları değişecek. İş dünyası buna ayak uydurmalı. Gelir dağılımı sorunu dünyada ciddi boyutta artıyor. Bu konuda çözümler üretilmeli. Büyük bir borçlanma var. Dünyadaki borç, gelirden fazla. Ciddi bir borç yapılandırma dönemi bizi bekliyor. Yine dünyada jeopolitik dengeler değişiyor. Ticaret yolları değişiyor bu değişimi avantaja çevirebilmeliyiz” dedi.
Uzunoğlu: “Enflasyon bizi ciddi ölçüde hırpalıyor”
Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, iç piyasayı değerlendirdi. Türkiye ve dünyada ciddi bir enflasyon sorunu yaşandığına dikkat çeken Uzunoğlu, “ABD’de yüzde 8,5, Avrupa’da yüzde 7.4 Türkiye’de yüzde 73.5 enflasyon var. Ama işverenin enflasyonu yüzde 130 çünkü maliyet enflasyonu bu” dedi. Yüzde 70 civarı enflasyonun 20 puanının yurtdışı kaynaklı olduğuna işaret eden Uzunoğlu, 50 puanın ise ithal bağımlılığı nedeniyle kur artışından kaynaklandığını ifade ederek mevcut durumu şöyle yorumladı:
“2018’den beri anlamsız bir tartışma içindeyiz. Önce Merkez Bankası bağımsızlığını kaldırdık şimdi de enflasyon faiz ilişkisine takıldık. Rusya savaşta ama enflasyonu yüzde 17-18. Gelecek yıl 11’e çekelim diyorlar. Bizde enflasyon yüksek, hala faiz düşüreceğiz diyoruz. Böyle dedikçe de dolar yükseliyor. Parası olanın cebine para transfer ediyoruz.”
Enflasyonda bilançoların şişeceğini karın artmış görüneceğini belirten Uzunoğlu, “Ama karı öz kaynağa oranlamalısınız. Özkaynak karlılığınız enflasyon altındaysa sermayeniz eriyordur” dedi.
Enflasyonu bir ‘ilizyon’ olarak tanımlayan Uzunoğlu, “Bu süreçte devlet ve borçlu kazanır. Devletin hızla açık verdiği bütçeyi kurtarmaya çalışıyoruz. Ciddi bir bütçe açığı sorunu var. Bunu enflasyonla topluyoruz. Ucuz bir şey olmayacak. Özellikle gıda enflasyonu kalıcı olmaya devam edecek. Servet ve gelir dağılımı inanılmaz bozuluyor” değerlendirmesini yaptı.
Yılmaz: “Çözüm için önce sorunu kabul etmeli”
İnfo Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Mert Yılmaz da iç piyasayı değerlendirdi. Fiyatlama davranışlarının bozulduğunu, bugün alanın yarına göre daha ucuz aldığını kaydeden Yılmaz, bu durumun talepleri öne çektiğine, ihtiyaç yokken almaya yönlendirdiğine işaret etti. “Bu saatten sonra enflasyon dünyanın her yerinde ekonomilerin en büyük düşmanıdır ve mücadele edilmelidir” diyen Yılmaz, “Ancak önce bunun bir sorun olduğu kabul edilmeli. Enflasyonu sorun kabul edip de çözemeyen hiçbir ülke yok. Enflasyonun kontrol altında tutulması için döviz kurunun kontrol altında tutulması gerekir, ama bunu kur korumalı mevduat modeliyle yapmak zor. Gerçek anlamda bir politika ortaya konması gerektiğini ifade eden Yılmaz, “Devlet önce bu işi çözme kararlılığını ortaya koyacak. Her gün akaryakıta zam gelen ülkede enflasyon düşmez. Dünyada gıda artıyor ama dünyada gıda fiyatı 15 sene düşerken de bizde düşmedi çünkü tarım politikamız yok. Çiftçi desteklenmedi, ürünü para etmedi. Dünyada büyüme yavaşlıyor. İhracatçı için sıkıntılı bir süreç olacak. Dolar güçlenmeyi sürdürecek, bu ayrı bir sıkıntı. Tavsiyem mutlaka bağımsız bir gözle şirketinizin MR’ını çektirip neye ihtiyacınız olduğunu görün. Kur riski almayın. Nereden ne faizle ne para buluyorsanız borçlanın ve ne alabiliyorsanız alın. Bugünün borcu yarının çerez parası olacak ve aldığınız mal yanınıza kar kalacak” dedi.
Alkin: “Kendimizi dış rekabette güçlendirmeliyiz”
İstanbul Topkapı Üniversitesi Rektörü Emre Alkin, sözlerine sorunu ortaya koyarak başladı. Enflasyon, maliyet, vergi rejimi, dış ticaret rejimi sorunu olduğunu, Merkez Bankası net varlığının sürekli gerilediğini kaydeden Alkin, yaşanan olumsuzluklardan iş dünyasının da sorumlu olduğunu söyledi. İş dünyasının kendisini korumak için başkasını yok etmeye çalıştığını kaydeden Alkin, “Kendimizi dış rekabette güçlendireceğimize iç rekabette şişmanlatıyoruz” dedi. Bu süreçte iş dünyasının neler yapması gerektiğine değinen Alkin şunları söyledi:
“Önce durup çözüme odaklanın. Koşan atı tımar edemezsiniz, önce durdurmalısınız. Sizin dışınızda bir durgunluk varsa o da fırsattır. Çalışanlarınızın büyük bölümü sizden daha eğitimli. Henüz beyni zehirlenmemiş gençleri de biraz dinleyin. Yeterince büyükseniz piyasaya şekil verirsiniz, küçükseniz piyasaya göre şekil alırsınız. Piyasaya şekil verenin tek özelliği olmalı, o da ahlak. Son olarak değişime hazır olmalısınız. Değişmeden ayakta kalmak mümkün değil.”
İş dünyasının aynı zamanda mal satın alan kişilerin 4 sorusuna da yanıt verebilmesi gerektiğine değinen Alkin, “Fiyat ve kalite performans talebi karşılanmalı, mal sattığınız kişiye o malı almış olmanın hazzını yaşatmalısınız. Öz saygı, takdir edilme duygusu oluşturmalısınız. Aklı başında insanları merkeze alıp merkezden yönetim yerine dışarıdan destek almalısınız” dedi. Hiyerarşide ‘Ben patronum’ anlayışının terk edilmesi gerektiğine de değinen Alkin, yönetimin de dijital kaynaklar üzerinden yürütülmesi tavsiyesinde bulundu.
Şahin: “Sermaye sahibine ortak olarak gelirinizi artırabilirsiniz”
İnfo Yatırım Araştırma Uzmanı Yunus Şahin ise borsa üzerine bilgi paylaştı. Kriz ortamlarının nasıl fırsata çevrilebileceğinin ipuçlarını veren Şahin, “1 milyon liralık fon yönetiyorum. İç ve dış trendleri takip edip fırsata dönüştürmeye çalışıyorum” dedi. Son 2 yılda önce konut ve otomobile verilen kredilerle bu sektörlerin tarihi rekorlar kırdığını hatırlatan Şahin, “O dönemde bu şirketlerin hisseleri yukarı çıktı. Ardından pandemiyle insanlar evlere kapandı beyaz eşya satışları artınca bu şirketlerin hisseleri yükseldi. Yılsonunda aşılama başladı piyasalar açılınca demir çelik şirketlerinin hisseleri yükseldi. Navlun krizi oldu, gemi şirketlerinin hisseleri yükseldi. Göreve geldiğimden beri krizler içindeki fırsatları bulma üzerine çalıştım” dedi. Türkiye’de kısa yoldan para kazanma isteğinin hakim olduğunu hatırlatan Şahin, finansal okur yazarlık düzeyinin ise düşük olması nedeniyle fiyatlamaların çoğunlukla yanlış yapıldığını bildirdi. Yaşanan ekonomik sıkıntılardan en çok ücretlilerin zarar gördüğünü, ücretlilerin sermaye sahiplerine servet transfer ettiğini kaydeden Şahin, çözüm olarak doğru bir finansal okur yazarlıkla borsa üzerinden sermaye sahiplerinin gelirine ortak olunabileceğine değindi. Şirketlerin halka açılmasının avantajlarını da aktardığı konuşmasında, “Teminat gösterip kredi almakta zorlanabilirsiniz ama bu yöntemle finansmana erişiminiz artıyor. Kaynak ihtiyacınız olursa sermaye artırımı yapabilirsiniz. Halka açıksanız şeffaf bir yönetiminiz olur bu da sizi güçlendirir” diye konuştu.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.